HPV (Human papilloma virüs) 200 den fazla türü bulunan papillomavirus ailesinden bir DNA virüsüdür. Her geçen gün yeni türleri de tespit edilmektedir. Bu virüs vücudun değişik bölgelerindeki deri ve mukozalarda siğil oluşumuna ve bazı kanser türlerine yol açabilmektedir.
Virüsün 100 civarındaki türü özellikle genital bölgeye yerleşmektedir. Bunların arasından da 20 kadar tür özellikle klinik belirti ve rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden klinik pratikte, bu 20 tür düşük risk ,orta risk ve yüksek risk grubu olarak sınıflandırılmış ve bunlara yönelik tarama testleri geliştirilmiştir.
Hücre içinde yerleşen ve dış ortamda yaşama şansı çok düşük olan bir virüs olduğundan ana bulaş yolu cilt ve mukozaların birbirine direkt teması yoluyladır. Yani cinsel ilişkide genital bölge derisinin ( Kasık bölgesi, vulva yani iç ve dış dudaklar, erkekte kasık ve scrotum yani testisleri örten deri, penis) birbirine teması, yine vajinal ilişkide vajina mukozası ve penisin teması ve eğer anal ve oral ilişki olduysa rektum( anüs) ve ağız mukozası ile temas da bulaşa yol açar. Daha nadir olarak enfekte havlu ve çamaşırlar, hamam, tuvalet gibi bulaşma yolları da olabilir.
Ayrıca enfekte materyalle bulaşmış ellerle kız bebeklere bakım verilmesi sonucunda, vajinalarında virüs saptanmış az sayıda bebek de rapor edilmiştir. Yine gebelikte rahim ağzında virüs taşıyan kadınların vajinal doğum yapması sırasında bebeklerin boğaz, yutak bölgelerinde nodüller oluşabilmektedir. Bunlar nadir olgular olup ,ana bulaş yolu cinsel ilişki olarak kabul edilmektedir. Virüs taşıyan partner her zaman semptomatik (belirti veren) olmayabilir. Bazen yıllarca virüsü sessizce taşıyan bir portör olabilir. Bağışıklık sisteminin zayıfladığı dönemlerde de virüs yükü artarak bulaştırıcılık artabilir veya semptom (siğil) verebilir.
Servix (rahim ağzı) kanseri tüm dünyada kadınlarda en sık görülen kanserler arasında meme kanserinden sonra ikinci sırada yer alır. Maalesef ki ileri evre servix kanseri aralarında en ölümcül risk taşıyanıdır. Ancak son yıllarda servix kanserinin ,kanser öncesi dönemde (prekanseröz lezyonlar) veya erken dönemde yakalanmasını sağlayan PAP smear ve HPV virüs taramalarının ve tabiki koruyucu aşılamanın yaygınlaşması ile bu risk giderek düşmektedir. Düzenli yapılan tarama testleri sayesinde erken dönem yakalanan servix kanserinde 5 yıllık sağ kalım oranı %92 dir. Tarama testlerinin yaygınlaşması yanında ,yüksek riskli HPV virüslerine karşı geliştirilen aşının da katkısı büyüktür.
Rahim ağzı (servix) kanserlerinin %95 den fazlasında HPV virüsü pozitif bulunmuştur. Yani diğer tetikleyici faktörler de kanser gelişimine etki etse de en büyük tetikleyici faktör HPV virüsüdür. Bu vakaların da yaklaşık %75-80 de TİP 16 ve TİP 18 saptanmıştır. Buradan HPV ile enfekte olan herkesin kanser olacağı çıkarımı yapılmamalıdır tabiki. Örneğin akciğer kanserinde bilinen en büyük risk faktörü sigara olmakla birlikte, sigara içen herkes akciğer kanseri olmayacaktır. Bütün kanser türlerinde olduğu gibi birden fazla etken bir araya gelerek riski arttırmaktadır.
Cinsel aktif bireylerin yaklaşık %75 i hayatlarının bir döneminde HPV ile karşılaşmaktadır. Özellikle 30 yaşa kadar olan dönemde vakaların %90’ında 1ila 3 yıl içinde bağışıklık sistemi tarafından virüs vücuttan atılmaktadır. Geriye kalan %10 luk kesimde ilave olan diğer risk faktörlerine göre yaklaşık %4-5 kanser öncüsü lezyonlara, %1 oranında da kansere yol açar.
HPV virüsünün bazı türleri genital bölgede siğil oluşumuna yol açabilir.(tip 6 ve 11)Bu siğiller vulva dediğimiz bölgenin çeşitli yerlerinde bir ya da birden fazla olabilir. Bir tane ile başlayıp giderek yaygınlaşabilir veya aynı anda birden fazla çıkabilir. Vulva (dış ve iç dudaklar, vajina girişi, dış dudaklar ile makat arasındaki bölge) ,anüs çevresi veya kasıklarda lezyonlar görülebilir.
Toplu iğne başı veya mercimek gibi boyutlarda olabilir. Bir araya toplanarak kümeler oluşturup daha büyük boyutlara da ulaşabilir. Ağrısızdır, kansere dönüşüm gibi bir riski olmamakla birlikte fiziksel ve kozmetik olarak rahatsız edicidir. Psikolojik açıdan da kişiyi oldukça olumsuz etkileyen bir tablo yaratırlar.
Tedavide yerleştiği bölgeye ve boyutuna bağlı olarak ilaç tedavisi, koter( yakma), cryoterapi( dondurma), lazer, yöntemlerinden biri kullanılır. Bazı vakalarda hastayı bağışıklık sistemi açısında destekleyici sistemik tedaviler ve önerilerle spontan regresyona bırakılabilir. Yine HPV virüsünün bazı türleri; daha nadir olmakla birlikte, anal kanserlere ( makat), baş-boyun bölgesi (gırtlak, yutak),dudak dil gibi ağız içi kanserlere de yol açabilir.(Oral ve anal seks ile bulaşan virüsler)
Daha önce de bahsettiğim gibi sadece virüsün vücuda girmesi hastalık veya kanser oluşumu için tek başına yeterli değildir. İlave risk faktörleri de virüsün kanserojen potansiyelini tetikler. Bunlar;
HPV’nin kendisi için kesin bir tedavi yoktur, ancak virüsün yol açabileceği sağlık sorunları kontrol altına alınabilir ve önlenebilir.
Evet! Çoğu insanın bağışıklık sistemi, HPV’yi 1-2 yıl içinde kendiliğinden temizler. Ancak bazı HPV türleri vücutta uzun süre kalabilir ve siğillerin veya rahim ağzı kanseri gibi ciddi hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Bu yüzden HPV taşıyan kişilerin düzenli doktor kontrollerini ihmal etmemesi çok önemlidir.
HPV’nin bazı türleri genital siğillere neden olabilir. Bunlar, rahatsız edici olabilse de kanserle ilişkili değildir. Tedavi seçenekleri şunlardır:
HPV, rahim ağzındaki hücrelerde değişimlere yol açabilir. Bu değişimler erken tespit edilirse kansere dönüşmeden tedavi edilebilir. Bunun için:
9-14 yaş aralığında kız ve erkek çocuklara 2 doz halinde , 15 yaş ve üzerinde (45 yaşa kadar ) 3 doz halinde uygulanır.(0-2-6.ay). Aşı ne kadar erken yaşta ve ilk cinsel ilişki öncesi yapılırsa o kadar etkili olmaktadır. Çünkü bağışıklık sistemi genç yaşlarda daha güçlüdür. Ancak doktorunuzun önerisine göre daha ileri yaşlarda ve HPV virüsü kapıldıktan sonra da yapılabilir.
Bütün hastalıklarda olduğu gibi HPV virüsünün de tanısı muayene ve laboratuvar testleri ile yapılır. Tabiki sadece semptom veren vakalarda muayene ile tanı konabilir. Ama çoğu HPV taşıyıcısı semptom vermemektedir. yani asemptomatik vakaların yakalanması ancak tarama testleri ile mümkün olmaktadır.
PAP SMEAR TESTİ; 20 yaş üzeri cinsel aktif kadınlara en az 3 yılda bir smear testi yapılmalıdır. Hatta duruma göre doktorunuz yılda bir smear testi de önerebilir. Klinik olarak semptom veren bir durum olmadığı zaman 30 yaşına kadarki dönemde sadece smear testi yeterlidir.
Ama semptomatik olan ( genital siğil) veya smear testinde şüpheli bulguları olan kadınlara ilave HPV TESTİ de yapılmalıdır. 30 -65 yaş arası kadınlarda HPV + PAP SMEAR in birlikte yapılması demek olan KO-TEST 3 yılda bir yapılmalıdır.
HPV POZİTİF olan vakalarda yönetim ve takip tespit edilen HPV türüne, hastanın smear bulgularına ve kişisel muayene ve yaşam tarzına uygun olarak doktoru tarafında belirlenir.
Bazı vakalarda takip ve yaşam düzenleyici öneriler ( bağışıklık güçlendirici sağlıklı yaşam önerileri) yeterli olurken bazı vakalarda tedavi gerekir. (LEEP KOTERİZASYON, KONİZASYON gibi.. ) Takip sıklığı kişiye ve HPV tipine göre belirlenir.
Vajinal muayene esnasında smear testine benzer şekilde özel steril fırçalar ile rahim ağzında alınan sürüntü örneği , özel bir sıvı içine konarak laboratuvara gönderilir. Ağrısız , risksiz ve kısa süreli bir işlemdir.
EVET ; HPV pozitif olmak gebe kalma sürecine veya gebelik süreci üzerinde olumsuz bir etkiye sahip değildir. Ancak pozitif olduğu saptanan kadınların tedavi ve aşılama süreci tamamlanmış olmalıdır.
Mümkünse klinik olarak semptomatik yani siğil ve rahim ağzında prekanseröz lezyon olan kadınların uygun tedavileri tamamlanıp öyle gebe kalmaları önerilir. Fakat mevcut gebelik sürecinin herhangi bir evresinde hpv lezyonları ortaya çıkarsa , gebeliğe uygun tedaviler uygulanabilir ve buna rağmen düzelme olmayabilir.
Gebelik sürecinde HPV aşısı da yapılmamaktadır. Bu durumda lezyonların yerleşim bölgesine ve yaygınlığına bağlı olarak bazı vakalarda sezaryen ile doğum önerilebilir.
EVET; Özellikle bağışıklık sistemi güçlü olduğunda bütün viral enfeksiyonlar gibi hpv de kendiliğinden geçebilir.
EVET; erkeklerde de genital siğiller görülebildiği gibi asemptomatik olarak taşıyıcı da olabilirler
EVET; aşının uygulandığı yaş, ilk cinsel deneyim öncesi mi uygulandığı, kişinin bağışıklık yanıtına bağlı kişisel farklılıklar olabilir ve %!00 koruma sağlamayabilir. Ancak uygun aşılamanın HPV virüsü ile bulaş olsa dahi virüsün vücuttan atılma hızını arttırdığı ve klinik lezyon oluşumunu azalttığın bilinmektedir.
Özellikle son yıllarda yaşam tarzındaki değişikliklerin ,tüm viral enfeksiyonların yaygınlığını ve seyrini değiştirmesi gibi HPV ye maruz kalma ve klinik seyrinde farklılıklar da olmuştur. Bu durum kişisel sağlık üzerindeki olumsuz etkileri başta olmak üzere; toplum sağlığı açısından da maddi, manevi , psikolojik ve sosyal sorunlara yol açmaktadır.
Özetle ; HPV den korunmak için başta erken yaşta aşılamanın rutine binmesi, tek ve güvenli ilişkilere önem verilmesi, sigara kullanımının kısıtlanması, sağlıklı beslenme, spor ve uyku düzeni gibi olumlu yaşam alışkanlıklarının kazandırılması çok önemlidir. Bunlara dikkat edilmesi durumunda sadece HPV virüsü değil bir çok mikrobik hastalıklardan korunmak mümkündür. Sonuçta da hem beden hem de sağlığın ayrılmaz parçası ruhsal sağlık korunmuş olacaktır.
HERKESE SAĞLIKLI, MUTLU, GÜVENLİ BİR CİNSEL YAŞAM DİLERİM..
İletişim Bilgileri:
Kadın Hormon Bozuklukları, Genital Estetik, İnfertilite ve Cinsel Sağlıkla İlgili her konuda aşağıdaki linke tıklayarak iletişim kanallarımızdan bize ulaşabilirsiniz:
https://drgunnuryuce.com/iletisim/
Op. Dr. Günnur Yüce, Kadın Hormon Bozuklukları, Genital Estetik ve Cinsel Sağlık Uzmanı
Tel: +90 312 514 6874
Gebelik ve Kadın Sağlığı ile ilgili yaptığım sosyal medya paylaşımlarım ve bilgilendirme videolarım için Instagram hesabımı ve YouTube kanalıma göz atabilirsiniz.